15 Kasım 2018 Perşembe

Çekim Yasasını Uygulamanızı Engelleyen 5 Şey





Aşağıdaki 5 “Anti-Çekim Yasası” size “Çekim yasası nasıl uygulanır?” sorusunun cevabını kendi hayatınızın içinde bulmanız konusunda yol gösterecek.


5. Anti – Çekim Yasası: Hali hazırda yaşadığınız hayatı kabullenmiyorsunuz.


Hayatta hali hazırda size verileni kabul etmiyorsanız ve hatta onu en büyük avantaja çevirmiyorsanız, hiçbir zaman istediğinizi elde edememe riskiyle karşı karşıya olabilirsiniz. 

İstediğiniz hayata senkronize olabilmeniz için yapmanız gerekenler var. 


Eğer gözünüzde canlandırdığınız, istediğiniz hayata sahip değilseniz bir yerlerde hata yapıyorsunuzdur ve bu hataları tespit edip, düzeltme çalışmaları yaptığınızda hayalinizdeki yaşam çok da yakın olabilir.


İstekler ve ihtiyaçlar arasında aslında çok büyük bir fark vardır. 


İstediğiniz hayata sahip değilseniz bunun sebeplerinden biri hayatın size isteğinizden önce, ihtiyacınız olanı vermesidir. 

Bazen egolar işin içine karışır ve neye ihtiyacımız olduğunu tam olarak anlamamıza imkan vermez. 


Çekim yasası uygulayıcıları olarak da bu ikisini birbirine karıştırma gibi bir eğilimimiz var.


Aslında istediğiniz şeyi hayatınıza çekme olasılığınız istemeyi bıraktığınızda gerçekleşiyor. 


Bunun esas sebebi çekim yasasının istediğiniz hayatın titreşimine uyumlanma sürecinin hep aktif olması. 


Yani sürekli isteklerinizi tekrarlama gibi bir zorunluluğunuz yok. İsteğinizi tek sefer söylemeniz bile yeterli. 


Burada isteğin ne kadar tekrarlandığından öte, istediğiniz hayata ne denli hazır olduğunuzun önemi çok büyük.  

Tabii bu hazır bulunma hem bilinç hem de bilinçaltı seviyede olmalı. 


Çekim yasasının sırrı hangi titreşimdeyseniz, aldığınız hayat o. 


İçinde bulunduğunuz titreşimi istediğiniz kadar inkar edebilirsiniz. Şu an içinde bulunduğunuz koşulların evrene yaydığınız titreşim sonucunda hayatınızda var olduğu gerçeğini değiştirmeniz pek mümkün değil.


4. Anti – Çekim Yasası: İsteğinizin size gelmesi konusunda zaman ve koşulları belirliyorsunuz.


Beklentiler çekim yasasının gerçekleşmesinin bir numaralı engeli. Beklentileriniz akışı ve iç görülerinizi engelliyor. 

Her şeyin istenilen sürede gerçekleşmesini bekleyen, aslında söz geçiremediğiniz egonuz. 


Evrensel düzen gerçek anlamda “düzen” içinde işliyor. Her şeyin olmasının hayrımıza olduğu bir zaman var. 


Burada hem sizin hem de bütünün hayrı devreye giriyor. Hepimiz birbirimize bir şekilde bağlıyız.


Zaman, mekan, koşullar konusundaki beklentileriniz çekim yasasını bloke eden en ciddi konu.


Bir isteğiniz var ve bunu hayatınıza çekmek istiyorsanız koşulları evrenin belirlemesine izin vermeniz gerekli. Sizin koşullarınız her zaman en hayırlı koşullar olmayabilir. 

Koşulları belirlemenizi bir hortumdan su gelirken hortumu tıkamaya benzetebiliriz.


En doğru yöntem anı yaşamak ve andaki titreşiminizi değiştirmenizdir. 


Hayatın size verdikleri titreşiminizle bağlantılıdır. 

Sürekli endişe halindeki bir ruh hali endişeleri çekecektir. Bir şeyi istediğinizde, onun gerçekleşip gerçekleşmeyeceği veya ne zaman gerçekleşeceği konusunda endişe ettiğinizde, isteğinizi tıkarsınız. Bu tıkanıklıklarla da daha fazla endişeyi kendinize çekersiniz.


3. Anti – Çekim Yasası: Bilinçaltı seviyede niyetlerinizin olmayacağına dair bir inancınız var.


Bu madde yukarıdaki madde ile bağlantılı ama biraz daha kafa karıştırıcı.


Bir örnekle açıklamak işi kolaylaştıracaktır. 


Bir restorantta sipariş verip iki dakikada bir siparişinizi değiştirmekten bahsediyoruz. 

Siparişinizin hazırlanmasını hatta aşçıya ulaşmasını bile beklemeden, siparişi değiştirmeniz burada en büyük sorun. 


Bir niyetiniz var ve bu niyeti başka bir niyetle yok ediyorsunuz. Mesela; “Ben neden başkaları gibi istediklerimi kendime çekemiyorum? “ gibi bir soru bile başka bir niyettir ve üstelik olumsuzdur.


Sabır ve deneyim bu yolda sizin en iyi arkadaşlarınız ve öğretmenleriniz.


2. Anti – Çekim Yasası: Belirli bir sonuca odaklanıp niyetinizle senkronize olamıyorsunuz.


Yine 4. Madde ile benzer, ama aynı değil. 

Çekim yasasının sizin için de işlediğine dair bir kanıt ararken, belirlediğiniz spesifik bir sonuca odaklanmanız istediklerinizi kendinize çekmenizin önünde bir engel. 


Hayatınıza daha fazla para çekmek istediğinizi düşünelim. 

Niyetinizi ortaya koydunuz, titreşiminiz buna uygun, negatif düşüncelerin daha fazla para çekmenizi engellemesine izin vermiyorsunuz ve bir anda bir sürü iş teklifi almaya başlıyorsunuz. 


Bunun biraz ilginç olduğunu düşünüyorsunuz ve içinize bir şüphe düşüyor. İşlerin size göre olmadığını düşünüyorsunuz ve geri çeviriyorsunuz. Aradan zaman geçiyor, size yine iş teklifleri akıyor ve siz sinirlenmeye başlıyorsunuz. 

Daha fazla para istediniz, iş değil.


Yapılan en büyük hatalardan biri evrenin size sunduğu fırsatları tek bir şeye odaklandığınız için gözden kaçırmanız. 


Hayatın kusursuz bir akışı var. İstediklerinizin nereden ve nasıl geleceği ile değil, olup olmamasıyla alakalı çekim yasası. 


Doğru zaman, doğru mekan, doğru kişiler var ve bunlar bizim doğrularımızla aynı olmayabilir.


Niyet etmek-istemek ve olayları akışına bırakmak sonuca ulaşmanın en emin yolu… 


Biraz da cesaret ve kendini iyi tanıma olaylara hız katacak özellikleriniz. 


Para istediğinizde size gelen işleri kabul ederken daha fazla iş yüküne hazır olup olmadığınız ve geleceğe güvenle ve cesurca yol almanız sizin çekim yasası gerçeklerine uyumlanmanız için en büyük artılarınız olacaktır. 


Siz, size gelen fırsatları fark edip, harekete geçtikçe, önünüzde hiç hesaba katmadığınız yollar açılacak ve hedefe ulaşmanız her adımda daha da kolaylaşacaktır.


1. Anti – Çekim Yasası: Düşüncelerinizle eylemleriniz uyumlu değil.


İşte en önemlisi.  İnsanların çekim yasasını hayata geçirememelerinin en önemli nedeni niyetlerini doğru olarak ifade edememelerinden çok, bu yasanın sadece istemekten ibaret olduğunu sanmaları.


Çekim yasanın bütünlüğü harekete geçmekle tamamlanıyor. 


Yapılan en büyük hata, daha fazla para isteyip, tüm gün oturduğumuz yerden kalkmamak ve o paranın bize gelmesini beklemek. Bunu piyango bileti almadan, büyük ikramiyeyi beklemeye de benzetebiliriz.


Çekim yasası “hareketsizlik” değildir. Niyet etmek başlangıcıysa, hareket etmek devamıdır hikayenin.


Çekim yasası mükemmel bir şekilde işler. Uyum sağlaması gereken sizsiniz.


Çekim yasası hayatın her anında işler. İstediğiniz şeyler bilinçaltı seviyede sizin inançlarınıza ters ise her an niyetlerinizi sabote etme riskiyle karşı karşıyasınız. 


Ailenizden, sosyal ve profesyonel çevrenizden, atalarınızdan miras aldığınız inançların farkında olmak ve niyetinize ters düşebilecek olan inançlarınızın farkında olmak ve onlar üzerinde çalışmak gereklidir.


İçinde bulunduğunuz durumun farkında olun. İsteğinizle senkronize olabilmek için bilinçli bir oluş haline ihtiyacınız olacaktır. 


Cebinizde paranız yokken kendinizi nasıl zengin hissedeceksiniz peki? Etrafınıza bakın. Aldığınız nefes, ağaçlar, denizler, sevgi. Bunların hepsi sınırsız olarak etrafınızda ve bunlar hepimizin zenginlikleri. Kendinizi zengin hissettikçe, paranın size çekilmesi kolaylaşacaktır. 


Dikkat: Bu duyguya tutunun. Kendinizi bir an zengin hissedip, ardından boş cüzdanınız için ah vah ederseniz, çekim yasasının sizin için kusursuz bir şekilde işlemesini tahmininizden biraz fazla beklersiniz. 


İnançlarınızın, sizi siz yapanların hayatınıza iyilikleri de kötülükleri de, şansı da şanssızlığı da çektiğinin farkına vardığınızda, kendi titreşiminizi değiştirmek için daha fazla çaba harcayacaksınız. 


Ne kadar fazla titreşimde kalmayı becerirseniz, o kadar büyülü değişiklikler girecek hayatınıza.


“Çekim Yasası Sırrı”nın sırrı, bedeninizin, duygularınızın ve bilincinizin birbirleriyle uyum içinde olması. 

Oluşun gerçekliğinin ardından uyum ve senkronize olma geliyor. 


Siz ne iseniz hayatınıza çekecekleriniz de o oluştan ibaret. Kendinizle ilgili inançlarınız, kendinizi tanımlarken kullandığınız sıfatlar sizin gerçeğiniz ve o tanımları değiştirmeden belki de gerçeğiniz değişmeyecek. 


Aslında hayatınızda olan her ne varsa çekim yasasının kusursuz bir şekilde işlediğinin kanıtı. Bizler bilinçsizce hayatımızı yaratıyor ve bu hayattan şikayet etmeye başlıyoruz.


Anahtarlardan biri “farkında olmak. Şimdi olduğunuz kişiyi iyi tanırsanız, onu istediğiniz şekle sokabilmek için elinizde çok güçlü bir silah olmuş olur. 

Düşman hiçbir zaman dışarıda değil. Elinizdeki silahla içinizdeki düşmanı yok ettiğinizde ise yepyeni bir “siz” yaratmak için hazırlık aşaması tamamlanış demektir.


Bugün başlamamanız için herhangi bir sebep yok.


Kaynak: www.jasondemakis.com

ÖZLEM ÖZGEN

14 Kasım 2018 Çarşamba

Kuantum Enerji



Şimdi bu yüksek enerji ile neler yapabilirsiniz?

İstediğiniz her şeyi. 


Artık bu enerjiyi bilinçli olarak kullanma zamanınızdır.

Unutmayın enerji yaratır (oluşturur).


Nazar dediğimiz enerjinin belli bir yere yada kişiye odaklanmasından başka bir şey değildir;  bunun tam tersi yapılabilir yani yaşamımızda istediğimiz her şeyi çekmek üzere kullanılabilir. 


Deepak Chopra 5-7 yaşındaki çocuklardaki kanser ve kalp gibi rahatsızlıkları nasıl tedavi ediyor biliyor musunuz ? 


“Her gece uyumadan önce elinize bir altın kürek alın ve kalbinizin içindeki siyah ve kötü görünen kumları, su birikintilerini temizleyip öyle yatın” diyor küçük çocuklara.. 


“Sonra altın bir iğne iplikle temizlediğiniz yerleri dikin ki tekrar oraya o siyah şeyler girmesin.” 


Ve bu teknik en umutsuz vakalarda bile % 90 gibi bir başarı oranına sahip.


Çünkü çocuğun inanması daha kolaydır.

Onun kutusu henüz dolu değildir. Zihni olumsuz korku ve inançlarla lekelenmemiştir. Doktor ona ne derse inanır ve yapar.


İşte inancın gücü.


Yaşamınızda sadece inanabildiğiniz şeylere ulaşır yada sahip olursunuz.

Ben size trilyonluk bir yalı alabilirsiniz dersem buna inanma oranınız çok düşük olduğu için gerçekleştirme durumunuz da çok sınırlıdır.

Ama küçük taksitlerle bir araba sahibi olabileceğinizi söylersem buna inanma olasılığınız ve dolayısıyla gerçekleştirme olasılığınız daha yüksektir. 


Yaşamlarında en büyük hayallerini gerçekleştirebilenler bunu yapabileceklerine inananlardır. Onların zihni farklı çalışır.

Olamaz yada imkansız kelimelerini bilmezler bile. 


İşte o nedenle her ne istiyorsanız bunu hiçbir engel ve sınır koymadan istemeniz çok ama çok önemlidir.


Yeterince param yok yada yaşım ilerledi, bunu başaracak gücüm yok, zamanım yok, vs. dediğiniz müddetçe zaten hiçbir şeyi ortaya koyamazsınız. 

İsteyebileceğiniz şeylere ulaşmanızı engelleyecek tek şey sadece ve sadece sizin ona dair kendi düşüncelerinizdir. 


Bir silkelenseniz bakın neler çıkacak ortaya. Kendinizi ne kadar çok konuda sınırlamış, kendinizi nelere inandırmışsınız?


Bir avcı titizliğiyle çalışıp tek tek bulun onları. Tek tek yakalayıp yok edin.

Dışarıda sizin hayatını değiştirecek hiç ama hiçbir şey yok. Tek anahtar sizin elinizdedir ve kullanmayı bilirseniz her şeyi değiştirebilirsiniz.


Sonra ne istediğinizi ”netleştirin.” 

Netleştirin ki, ona enerji göndermeniz kolay olsun. 


Netleştirme konusu çok ama çok önemlidir.

Çünkü ne istediğinizi net bir şekilde belirlemezseniz düşünce enerjinizi belli bir noktaya kanalize etmediğiniz için bilinçaltınız tam olarak ne istediğinizi bilemeyecek ve dağınık olarak sizi hedeflerinizden uzaklaştıracaktır. Bunu daha iyi anlatmak için size bir örnek vermek istiyorum.


Örneğin zihninizle düşünürken “ben bir ev istiyorum“ ya da “bir araba istiyorum“ demeniz yeterli değildir. Bu bir taksiye binip “Avrupa yakasına gitmek istiyorum” demenize benzer. 

Şoför sorar “Tamam da Avrupa yakasında hangi semte gitmek istiyorsunuz?”

Cevap verirsiniz; “Sarıyer’e gitmek istiyorum.“ 

Bu cevap şoför için yine yeterli değildir.

Tekrar sorar “Sarıyer çok büyük bir bölge. Hangi mahallesinde hangi numaralı eve gitmek istiyorsunuz?” 

İşte bilinçaltınız da sizden böyle net bilgiler ister. Örneğin bir ev istiyorsanız, hangi semtte, hangi büyüklükte ve özelliklerde bir ev istediğinizi net olarak belirlemeniz gerekir.


Örneğin:

“Ben Üsküdar semtinde denize bakan 150 metrekarelik sakin havadar güzel bir daire istiyorum. Sonrasında salonundan odalarına kadar hatta kullanacağınız eşyalara kadar detaylandırmanız ve “şimdi “ zamanında istemeniz önemlidir. 


Eğer sadece bunu gelecekte istiyorum derseniz bilinçaltınız bunu sürekli erteleyecektir. 


Ev, araba, para, güzel bir ilişki her ne istiyorsanız bunu sürekli zihninizde tutmanız ve bilinçli olarak imgelemeniz istediğiniz şeye hızla enerji yükleyerek size doğru gelmesini sağlayacaktır.

Burada önemli olan isterken kendinizi sınırlamamanız ve olacağına dair olumsuz inanç ve engeller oluşturmamanızdır. 


Unutmayın! Sadece inandığınız ve elde edebileceğinize inandığınız şeylere kolayca erişebilirsiniz. 

Size bir ferrari imgeleyin desem belki bunu uzak bir olasılık olarak düşüneceğiniz için inancınız dolayısıyla enerjiniz zayıf kalacaktır.

Bu nedenle daha küçük basit şeylerle başlayabilirsiniz. Bir mobilya, bir bilgisayar vs...

Bunları bilinçli olarak imgelediğinizde ne kadar çabuk elde edebildiğinizi görebilmeniz sizin daha inançlı olarak istediklerinize yönelmenizi sağlar. 


Gelelim imgelemenin nasıl yapılacağına...


İmgelemenin zamanı önemlidir. Hayal gücünüzü çalıştırmayı ve bir noktaya konsantre olmayı öğrenmeniz gerekiyor. 

Günde 10 dakika sakin sessiz bir mekanda tek bir nesneye (mum yada bir çiçek) odaklanıp bunu bir hafta süreyle yaparsanız kısa zamanda konsantrasyon yeteneğinizin çok arttığını fark edeceksiniz. 


Sonra hayal gücünüzü mümkün olduğu kadar çalıştırın. 

Bunu kendiliğinden rahatlıkla yapabilenleriniz vardır ama genelde insanlara çocukluklarından bu yana hayal kurmanın boş ve anlamsız olduğu, insanı gerçek hayattan kopardığı ileri sürüldüğü için aslında bu yetenekleri varken, kullanmaya kullanmaya körelten insanlar vardır.


Bir limon düşünerek başlayın. Sapsarı sulu bir limon. Onu kokladığınızı sonra bir bıçakla kestiğinizi, kokusunun keskinleştiğini, suyunun yüzünüze sıçradığını, sonra dilinizle tattığınızı ve yüzünüzün ekşidiğini hayal edin.


İmgelemenin en önemli püf noktası onu gerçekten yaşıyormuş gibi hissedebilmenizdir. Bu bir evse örneğin, o evin içinde yaşadığınızı, kokusunu, pencereden içeri hafifçe giren rüzgarı, çalan müziği, mutfaktan yükselen kokuyu, koltuklarda oturup yatağınızda yatmanın verdiği hissi gerçekten duymanız çok ama çok önemlidir. 

Bu istediğiniz her şey için geçerlidir.

İçindeymiş gibi hissetmek o duyguyu net olarak yakalamak... 


NLP de alt modalite dediğimiz tüm duyularımızı kullanmamız gerekir.

Ben bir insana baktığımda beynimde aynı bölge uyarılır.

O insanın yerine bana resmini gösterdiklerinde de aynı bölge uyarılır.

Keza resmi kaldırıp sadece o kişiyi imgelediğimde de aynı bölge harekettedir. Yani benim bilinçaltım gerçekten o insana bakıyor muyum yoksa gözlerimi kapatıp imgeliyor muyum bilmez.

Bu muhteşem bir bilgidir...


Bilinçaltım benim imgelediğim herşeyi gerçek olarak algılıyor.

Hayatımızın %90‘ı bilinçaltı tarafından yaratıldığına göre, onun dilini kullanmayı bilirsem istediğim herşeyi başarabilirim.


Unutmayın, bilinçaltınız gerçekle hayal ettiğiniz şeylerin arasındaki farkı bilmez.

İşte o nedenle gerçekmiş gibi inanır ve aynı tepkiyi verir.

İşte limonu imgelerken ağzınız bu nedenle sulanır. İzlediğiniz bir korku filmine bu nedenle tepki verir.

Bu bir nevi bilinçaltınızı kandırmak gibidir.

Bilim adamlarının bu konuya dair bir çok deneyi vardır.


Koşuculara 100 metre koştuklarını imgelemelerini istediklerinde, koşucuların gerçekten de 100 metre koşmuş gibi terledikleri ve kalp atışlarının hızlandıkları görülmüştür. 


NLP’nin tüm temeli de bunun üzerine kuruludur.

Satışçılara eğitim verilirken örneğin, bir satışa girmeden yada işi bağlamadan önce, sanki satışı yapmış işi bitirmiş gibi el sıkıştığını ve gülümsediğini imgeletirler.

Yani daha gitmeden bu işi zihninde başarıyla tamamladığını imgeler satışçı.


Aynı şekilde profesyonel sporcuları da koçları böyle eğitir.

Sürekli kazandıkları kupa ellerinde havaya kaldırdıklarını imgeletirler.

Çünkü işin sırrı tam da buradadır. 

Zihnine ve bunu sık sık düşünerek bilinçaltına bu görüntüyü gönderen insanın işi zaten artık çok kolaydır.

Bilinçaltı o noktada devreye girerek o görüntüyü yaşamamızı sağlayacaktır.


Unutmayın, %90 bilinçaltımız tarafından yönetiliriz.

Dilimiz istediği şeyi söylesin, biz her konuda istediklerimizi yada istemediklerimizi deklare edelim, bu çok fazla önemli değildir.

Israrla evini satmak istediğini söyleyen bir insan eğer bilinçaltında bunu istemiyorsa o evin satılması mümkün değildir.


Çeşitli nedenlerle; belki manevi bağlılığı, belki satılırsa bir daha alamama korkusu gibi o satışa bağladığı bir çok şey vardır.

Çoğu zaman kişinin kendisi bile farkında olmaz bunun.


Ya da eşinden, sevgilisinden ayrılmak istediğini söyleyen bir insan bilinçaltında bunu istemiyorsa bu da gerçekleşmeyecektir. 


Tekrarlamak gerekirse imgelemenin ilk temel noktası istediğiniz şeyi şimdiden olmuş gibi yaşamanız ve hissetmenizdir. 


İkinci önemli nokta da bu imgelemeyi yapma yeri ve zamanıdır. 

Sessiz ve sakin bir yer olması önemlidir.

Mümkünse dış etkenlerin sizi fazla rahatsız etmeyeceği bir mekan olmalı.

Dışarıdan geçen araba yada satıcı sesleri konsatrasyonunuzu bozmamalıdır. 

Aslında bunu yapmanız için en güzel zaman dilimi gece yatmadan önceki zamandır. 


Teta frekansı, beynin yaydığı 4 frekansdan biridir. ( Alfa ,beta ,teta ,delta )

Bu frekans uykuya geçiş esnasında devreye girer.

Buna bazıları yakaza hali de demektedir.


Bu frekansta iken, yayılan titreşim evrenle denk haldedir.

Verdiğimiz komut yada imgeleme sonuç vermektedir.


Birçok kişi bu frekansa bilinçli bir şekilde girerek bunu başarmaktadır. 

Teta ile titreşimimiz, iyonosferle aynı olduğu için; komutumuz anında cevap verir.

Durugörü, duruişiti, telepati gibi psişik yetenekler, gerçekleşmeye başlar.


Daha da önemlisi bütün kişisel gelişim çalışmalarındaki bilincin direncini kırıp; beynin bilinçaltını kandırıp; olumlamalarla şartlayıp yeniden programlama vardır. Ama teta da bilinç devre dışıdır. Yani direk bilinçaltını programlayabilirsiniz.


Teta bir çok imgeyi gerçekleştirmede, komut göndermede, bilinç altını programlamada çok kısa sürede sonuca ulaştıran kavramdır. 


İşte teta frekansında istediklerinizi imgeler ve sonrasında uyursanız istekleriniz direkt bilinçaltınıza gider ve sizin için yaratmak üzere işe koyulur.


Tüm bunlar için ilk önce kendinize inanmanız gerekir.

İnsanlar genellikle sahip olduğu potansiyelin farkına varmadan yaşayan, rastgele düşünen ve bu nedenle rast gele yaşayıp, her şeyin kader olduğunu düşünen varlıklardır. 


Ruhumuz var.

O hep bizimleydi.

Bedenimiz yok olup gittikten sonra da olacak.

Ruhumuzun asıl doğası neşe ve mutluluktur ve kendimizi mutlu hissettiğimiz anlar aslında ruhumuzla bir ve en yakın olduğumuz anlardır.

Mutsuz ve depresif olduğumuz zamanlar ise Tanrıyla ve ruhumuzla bağlantımızın koptuğu zamanlardır.


Alıntı.

Düzenleme: Tülay Koçak

22 Ekim 2018 Pazartesi

ÇEKIM YASASININ UYGULAMADAKI SIRLARI




Ne istediğinize karar verin. Bunu elde edebileceğinize inanın. Bunu hak ettiğinize ve sizin için olanaklı olduğuna inanın. Sonra, her gün birkaç dakikalığına gözlerinizi kapatın ve elde etmek istediğiniz şeye eriştiğinizi zihninizde canlandırın. Bu duygudan çıkın ve şu an şükretmekte olduğunuz şeylere odaklanın ve ciddi ciddi bunun keyfini yaşayın. Daha sonra, gerisini Evren'e bırakın ve O'nun dileğinizi gerçekleştirmenin bir yolunu bulacağına güvenerek günlük işlerinize dalın.


Şu an düşündükleriniz, gelecekte yaşayacaklarınızı doğuruyor. Yaşamınızı düşüncelerinizle siz yaratıyorsunuz. Sürekli düşündügünüz için, sürekli aratıyorsunuz. En çok düşündüğünüz ya da en çok odaklandığınız şey, yaşamınız olarak karşınıza çıkıyor. Ulaşmak istediğiniz şeyi düşünüp o frekansı gönderdiğinizde, istediğiniz o şeye ait enerjinin o frekansta titreşmesini sağlayarak, onu "Size" getiriyorsunuz!




İstediğiniz bir şeye odaklandığınızda, o şeyin atomlarındaki titreşimleri değiştirerek, "Size" doğru titreşmelerini sağlıyorsunuz. Evren'in en etkili yayın merkezi sayılmanızın nedeni, size enerjinizi düşünceleriniz aracılığıyla odaklama ve odaklandığınız şeye ait, titreşimlerini değiştirme gücü verilmiş olmasıdır; çünkü bu titreşimler o enerjiyi manyetik olarak size çekecektir. Ulaşmak istediğiniz güzellikleri düşünüp hissettiğinizde, o an kendinizi derhal o frekansa geçirmiş olursunuz; bu da o güzel şeylere ait enerjinin tümünün size doğru titreşmesini sağlar ve istekleriniz hayata geçer. Çekim yasası, benzer benzeri çeker der. Hepimiz birer mıknatısız ve elektrik yükleyerek oluşturduğumuz mıknatıs etkisiyle, istediğimiz her şeyi kendimize çeker, kendimizi onlara doğru çekeriz, insanlar kendi manyetik enerjilerini kendileri yönetirler, çünkü, frekansı yaratan unsurlar duygu ve düşüncelerdir ve kendileri dışında hiç kimse onların yerine düşünüp hissedemez.




Size "Sır"a dair bir sır vermek istiyorum; sizi yaşamak istediklerinize götürecek kısayol, şu an mutlu OLMANIZ ve mutluluğu HİSSETMENİZDİR!


Parayı ve istediğiniz her şeyi hayatınıza çekmenizin en kestirme yolu budur. Bu neşe ve mutluluk duygularına dair ışınları Evren'e yaymaya odaklanın. Bunu yaptığınız zaman, size neşe ve mutluluk getirecek her şeyi kendinize çekeceksiniz ve bu sadece para konusundaki bereketle sınırlı kalmayarak, ulaşmak istediğiniz her şeyi kapsayacak. İstediklerinizi size getirecek sinyalleri yaymalısınız. Yayacağınız mutluluk ışınları, yaşam deneyimleriniz olarak size geri dönecek. Çekim yasası, en içteki duygu ve düşüncelerinizi size yaşamınız olarak geri yansıtır.




Sizden başka hiç kimse size kendinizi iyi ya da kötü hissettiğinizi söyleyemez; çünkü, bunu yalnızca siz bilebilirsiniz. Duygularınızdan emin olmadığınızda; "Şu an ne hissediyorum?" diye kendi kendinize sorun. Gün içinde zaman zaman durup kendinize bu soruyu sorabilir, böylece duygularınıza dair daha fazla farkındalık kazanabilirsiniz.


Bilmeniz gereken en önemli şey, iyi şeyler düşünürken insanın kendisini kötü hissetmesinin imkansız olduğu. Bunun aksi, duygularınızın nedeninin düşünceleriniz olduğunu belirten yasaya aykırı düşer. Kendinizi kötü hissediyorsanız, aklınızdan size kendinizi kötü hissettiren düşünceler geçiriyorsunuz demektir.


Düşünceleriniz frekansınızı belirlerken, duygularınız da size o an hangi frekansta olduğunuzu bildirir. Kendinizi kötü hissettiğiniz zaman, daha fazla kötü şeyi kendinize çekme frekansında olursunuz. Çekim yasası buna cevap vererek size daha fazla olumsuz görüntü ile kendinizi kötü hissettirecek şey göndermek zorundadır.


Moraliniz bozuk olduğunda, kendinizi daha iyi hissetmek ve düşüncelerinizi değiştirmek için çaba sarf etmediğiniz taktirde, verdiğiniz mesaj : "Bana kendimi kötü hissetmem için daha fazla sıkıntı ver. Sıkıntıları bana getir!" olur.


İnsanların istediklerini elde edememelerinin tek sebebi, olmasını istedikleri şeyler yerine, olmasını istemedikleri şeyler üzerine düşünüyor olmalarıdır. Düşüncelerinizi dinleyin; söylediğiniz sözlere kulak verin. Bu yasa kesindir ve hiçbir yanılma payı yoktur.


İnsanoğlunun bugüne kadar gördüğü en büyük belalardan daha kötü bir salgın asırlardır ortalığı kasıp kavuruyor. Bu salgın hastalığın adı "istemiyorum" salgını. İnsanlar "istemedikleri" şeyleri baskın olarak düşünüp, konuşup, davranışlarına yansıtıp. onlara odaklandıkça bu salgının ayakta kalmasına sebep oluyorlar.


Tarihi değiştirecek olan nesil ise biziz; çünkü bizi bu salgından kurtaracak bilgiyi elde etmekteyiz! Bu sizlerle başlayacak. Sizler sadece ne istediğinizi düşünüp, bundan bahsederek bu yeni düşünce akımının öncüleri olacaksınız.


Gelin size Evren'in en kuvvetli yayın merkezi sayılmanızın nedenlerini açıklayayım. Basitçe söylemek gerekirse, her enerji belli bir frekansla titreşir. Siz de bir enerji olduğunuza göre, siz de belli bir frekansta titreşim yayıyorsunuz; bu frekansı belirleyen ise, herhangi bir zaman diliminde düşündükleriniz ve hissettiklerinizdir.


Ulaşmak istedikleriniz de birer enerji olduğuna göre onların da yaydıkları titreşimler var. Gördüğünüz gibi, enerji her şeyin hammaddesini oluşturuyor. Size "vay be" dedirtecek unsur şimdi geliyor: Ulaşmak istediğiniz şeyi düşünüp o frekansı gönderdiğinizde, istediğiniz o şeye ait enerjinin o frekansta titreşmesini sağlayarak, onu "Size" getiriyorsunuz! İstediğiniz bir şeye odaklandığınızda, o şeyin atomlarındaki titreşimleri değiştirerek, "Size" doğru titreşmelerini sağlıyorsunuz.


Evren'in en etkili yayın merkezi sayılmanızın nedeni, size enerjinizi düşünceleriniz aracılığıyla odaklama ve odaklandığınız şeye ait, titreşimlerini değiştirme gücü verilmiş olmasıdır; çünkü bu titreşimler o enerjiyi manyetik olarak size çekecektir.


Ulaşmak istediğiniz güzellikleri düşünüp hissettiğinizde, o an kendinizi derhal o frekansa geçirmiş olursunuz; bu da o güzel şeylere ait enerjinin tümünün size doğru titreşmesini sağlar ve istekleriniz hayata geçer. Çekim yasası, benzer benzeri çeker der. Hepimiz birer mıknatısız ve elektrik yükleyerek oluşturduğumuz mıknatıs etkisiyle, istediğimiz her şeyi kendimize çeker, kendimizi onlara doğru çekeriz, insanlar kendi manyetik enerjilerini kendileri yönetirler, çünkü, frekansı yaratan unsurlar duygu ve düşüncelerdir ve kendileri dışında hiç kimse onların yerine düşünüp hissedemez.


Mükemmel kiloya ulaşacağınıza inanmalı ve zaten o kiloda olduğunuzu düşünmelisiniz. Bunu imgeleyip, öyleymiş gibi davranmalı, inanıyormuş gibi yapmalısınız. Kendinizi bu mükemmel kiloya dair dileğinizi gerçekleştirirken görmelisiniz. Sizin için mükemmel olduğunu düşündüğünüz bu kiloyu bir kağıda yazarak, tartınızın üzerine yapıştırmalı, ya da hiç tartılmamalısınız. Düşünceleriniz, sözleriniz ve davranışlarınız, isteğinizle çelişmesin. Aktif kilonuza uygun giysiler satın almayın.


İleride satın alacağınız kıyafetler olduğuna inanıp, onlara odaklanın. Mükemmel kiloya ulaşmak, Evren'in katalogundan bir şey sipariş etmek gibidir. Kataloga bakın, mükemmel kiloyu seçin, siparişinizi verin ve size teslim edilsin. Mükemmel vücut ağırlığına sahip olduğunu düşündüğünüz insanları araştırıp, onları takdir etmeyi ve içten içe övmeyi hedefiniz yapın. Onlara dair bilgi edinip, hayranlık duyarak, buna ilişkin duygular beslediğinizde, mükemmel kiloyu kendinize çağırırsınız. Fazla kilolu insanlar gördüğünüzde onları incelemeyin ve zihninizi hemen, sahip olduğunuz mükemmel vücut görüntünüze kaydırarak bunu hissedin.


Kendinizi iyi hissetmelisiniz. Kendinizden memnun olmalısınız. Bu önemli çünkü, içinde bulunduğunuz anda sahip olduğunuz bedenden dolayı kendinizi kötü hissederseniz, mükemmel kilonuzu kendinize çekemezsiniz. Bedeninizden dolayı mutsuzsanız, bu etkili bir duygudur ve bedeninizden dolayı mutsuz olmayı çekmeye devam etmenize sebep olur. Bedeninize karşı eleştirel olduğunuz, ve ona kusur bulduğunuz taktirde, daha fazla kiloyu bedeninize çekersiniz. Bedeninizin her santimetre karesini övün ve kutsayım. Sahip olduğunuz mükemmellikleri düşünün. Kendinize dair kusursuzlukları düşündükçe, kendinizden hoşnut olacak, mükemmel kilonuzun frekansını yakalayacak ve kusursuzluğu çağıracaksınız.


Rhonda Byrne 

%100 Düşünce Gücü, Jack Ensign Addington

“Işık gökgürültüsünden düşüncede eylemden önce gelir!”

(Heinrich Heine)






▫️Kendini yönetme bilimi:

İnsanlarla yaptığım bu çalışma sayesinde kendini yönetme bilimini - bilinçaltını doğru kullanmım alanlarına yönlendirme sanatını- geliştirdim. Bu bilimin geçerliliği hakkında artık kafamda hiç bir kuşku yok! 

Kişi kendisi ile ilgili inandığı hayal ettiği güvenle beklediği şeyleri mutlaka yaşayacaktır. Bilinen tüm sorunların üstesinden gelecek kesin ve kolay uygulanabilir bir kendini yönetme sistemi vardır. 

Evrenin kendine ait bir düzeni ve yasaları vardır. Hayatın her alanı yasalarla yönetilir. Hiç bir şey çevreye ve şansa bağlı değildir. Dış dünyadaki her şey düşüncenin kullanımı yoluyla halledilebilir. Her sorunu kendini yönetmeyle çözümlemek mümkündür. Anahtar psikojenezdir. Yani her şey düşüncede başlar. Bu sadece dünyanın başlangıcında olmadı. Hayat sürekli kendini yeniliyor yeniden yaratıyor. Bizde devamlı olarak yeniden baştan başlıyoruz.


▫️Kendini yönetmede kullandığımız kural şu:

Kişinin bilinçli olarak düşündüğü her şey bilinç altını etkiler ve bu düşünce içerdiği arzu ve güce göre gerçekleşir.

Hepimiz bilinçaltımızı nasıl temizleyeceğimizi bir gün gerçekleşmesini istemediğimiz, düşüncelerimizi oradan nasıl söküp atacağımızı öğrenmek zorundayız.

Düşüncelerimize ve dolayısıyle hayatımıza hakim olabileceğimizi , bilinçaltına emirler verebileceğimizi ve evrenin gücü ve bilgeliği sayesinde bu emirlerin yerine getireleceğini kanıtlamak zorundayız. Kendini yönetme aklın onu takip eden olumlu emirleri yerine getireceğini bilerek bilinçaltını olumlu yönde yeniden yönlendirme sanatıdır. 

Psikojenez; "her şey düşüncede başlar" prensibi, kendini yönetme ise bu prensibin kullanımıdır.


Kendimiz için yarattığımız dünyadan hoşlanmıyorsak hoşlanabileceğimiz yeni olaylar başlatacak bir dünya yaratma hakkı verilmiştir bize. Bu "kendini yönetmektir" Biz zihinsel kalıbı hazırlarız ve düşünce onu bizim için doldurur.


Bir keresinde tüm yaşamı stres dolu olumsuz bir ortamda geçmiş olan bir kadına danışmanlık yapmıştım. Laura hayatı boyunca düşündüğü ya da yaptığı hemen her şey için suçluluk duyduğunu kabul etmişti.Bana kocası hiç bir uyarıda bulunmadan onu boşadığı için gelmişti. Umutsuz çaresiz bir haldeydi. Bunun kendisi için çok büyük bir şok olduğunu söylüyordu.

Bunun olabileceğini hiç düşünmemiştim dedi önce. Ancak az sonra olaylardan çabuk etkilenen bir yapısı olduğunu kabul etti. Ne zaman bir boşanma haberi duysa "kocam beni boşarsa ne yaparım" diye düşündüğünü söyledi. Bu olasılığı bir çok kez düşünmüş her seferinde terk edilmenin ve yalnızlığın dehşetini duymuştu. Daha önce bana boşanma olasılığını asla düşünmemiş olduğunu söylemesine rağmen derinlerden gelen bu korkuyu yıllardır yaşadığı ortaya çıkmıştı. Evliliğinde bu korkuyu haklı gösterebilecek olmamasına karşın korktuğu başına gelmişti.

Zihinsel olarak aynı anda iki yöne gittiğini anlamaya başlamıştı yavaş yavaş.Bilinçli olarak boşanmayı hiç düşünmediğini iddia ederken bilinçaltında boşanma korkusuyla doluydu.Zihninin ghislerle ilgili derinliklerinde boşanmayı bir olasılık olarak kabullenmekle kalmayıp düşüncelerinede bu şekilde yön vermeye başlamış ve sonunda boşanma olayını yaşamıştı.


Laura ve ben ona yeni bir zihinsel yapı kazandırmak gerektiği konusunda fikir birliğine vardık. Yeni bir zihinsel başlangıç yapabilmesi için psikojenez prensibini uygulayarak hayata karşı yeni bir bakış açısı kazanması gerekiyordu.Ancak nereden başlayacağını bilmiyordu. Bir kırtasiyeciye gidip kendine büyük bir defter almasını önerdim.Olumsuz düşüncelerinin farkına vardıkça bunları yazmasını istedim.Daha sonra bunları analiz edecek ve bunların olumlu karşılıklarını bulmaya çalışacaktı. Her hangi bir konuda kendini suçlu hissettiğinde bunu da günlüğüne yazması konusunda anlaştık. Böylece her suç konusu kendini suçlama olmaktan çıkarılıp kendini kabullenmeye dönüştürülecekti.


Aradan bir kaç hafta geçti. Günlüğünü getirdiğinde yazdığı olumsuz düşüncelerin bir kısmını tartıştık. Hayatındaki hemen her şeye karşı olumsuz düşünceler geliştirme eğiliminde olduğunu görmeye başladı. Örneğin avukatı hisse senedine yatırım yapmasını önerdiğinde hemen bunun parayı sokağa atmak olduğunu düşünmüştü.


Arkadaşları ortam değişikliğinin onu mutlu edeceğini düşünerek tatile çıkmasını önerdiklerinde hemen bir kaza olasılığını düşünmüştü. Yeniden evlenmek konusunda ise şöyle düşünüyordu, "bir daha asla evlenmeyeceğim uzun yalnız bir hayat uzanıyor önümde"

Ve şimdi defterini okuduğunda laura gülmeye başlamıştı. "Nasıl bu kadar olumsuz olabiliyor muşum"

Birlikte yeni olumlu bir "kendini yönetme" planı üzerinde çalıştık. Yeni bir zihinsel yapının çatısıydı bu. Hayata olumlu bakmanın olumsuz bakmak kadar kolay ve çok daha üretken olduğunu görmeye başladı.

Sizde hoş olmayan düşünceleri aklınızdan söküp atmak istiyorsanız bu sistemi tavsiye ederim.

Bir gün laura şöyle dedi: Düşündüğüm şeyler zamanla gerçeğe dönüyorsa sadece gerçekleşmesini istediğim şeyleri düşünmem akıllıca olur.


Yeni zihinsel yapının her an kullanılmaya hazır beklediğini söyleyebilmeyi isterdim ama bu o kadar basit değildi. Eskisini söküp atmak oldukça uzun bir zaman aldı. Lauranın günlüğü bir gün önce olumsuz düşüncelerle doluyken bir gün sonra yeni ve olumlu bir yaklaşıma sahip olmadı. Düşünce bahçesi yabani otlarla kaplıydı ve bunlar bir gecede sökülüp atılmadı.

Sökülüp atılması gereken eski korkular eski suçluluk duyguları bilinçaltının derinliklerine yerleşmişti çünkü. Örneğin hayatın artık ondan geçtiği yeniden evlenme şansına sahip olmadığı gibi bir düşüncesi vardı. Geçmişteki başarısızlığından dolayı kendini bağışlayamıyordu bir türlü. Bazı gizli kalmış yeteneklerini bugün ortaya çıkarıp geliştirebileceğine inammakta güçlük çekiyordu.


Böylece yeni bir amaç listesi oluşturduk ve bitirilmiş resim diye adlandırdığım şey üzerinde çalışmaya başladık. Bugünkü yalnızlığını suçluluk duygularını ve yetersizliğini düşünmek yerine tüm dikkatini yaşamayı arzuladığı yaşam biçimine vermeye başladı.Ne zaman eski olumsuz yanıtlar ortaya çıksa kendilerini yavaş yavaş etkisizleştiren olumlu yanıtlarla karşılaştılar. Olumlu yaklaşımlar giderek güçlendi ve nihayet olumsuz biçimleri yendi.

Laura günlüğünün arka tarafına amaçlarını şöyle sıralamıştı:


1- Kendini ifade etmek

2-Arkadaşlık

3-Mutlu evlilik

Bugün tüm amaçlarının gerçekleştiğini söylemekten mutluyum. Oysa Laura onları ilk kez yazdığında olanaksız olduğunu söylüyordu.

Laura şimdi bir zamanlar dansa sarıldığı arzu ve şevkle yağlı boya resme başlayan usta bir sanatçı. Geçenlerde açtığı kişisel sergiyi gezerken bir çok tablosunun "satıldı" etiketini taşıdığını gördüm. Resimleri büyük ilgi topluyor ve sürekli talep ediliyor. Kafasını kendinden ve sorunlarından kurtardığından beride dostluğu aranan bir kişi oldu. Çalışması sürerken güzel tablolarından etkilenip kendisine yaklaşan dul bir ressamla tanıştı. Adam bir arkadaşına "onu mutlaka tanımalyım" demişti. "tabloları yaşama duyduğu coşkulu sevgiyi yansıtıyor resimleri seyrederken öylesine haz duyuyorki insan; harika bir kadın olmalı bu."

Tanıştılar ve daha ilk görüşte birbirlerinden hoşlandılar. Altı ay içerisinde evlendiler ve bugün mutlu olup olmadıklarını sorduğumda bana "adeta cennette yaşadıklarını "söylüyorlar. Evet üçüncü amaçta gerçekleşmişti.

Size lauranın önceki ve sonraki resimlerini gösterebilmeyi isterdim. Bugün o ilk karşılaştığım kadın değil aslında. Artık geçmişe bakmıyor, kin duymuyor yada kendini suçlamıyor. Zihinsel yapısını düzenlediği zaman dünyasını her açıdan yeniledi. Kendisi için belirlediği amaçlar hakkında konuştuğumuz zihinsel kalıplardı. Evrensel düşünce hepsini doldurdu.



▫️PARLAK BİR YAŞAM İÇİN KENDİNİ YÖNETME

İşe daha önce verdiğimiz emirleri değiştirmekle başlamalıyız. Ancak bilinçli olaraka bir hayata başlamaya karar versekte bilinçaltımıza yeni düşünce biçimini işlemedikçe o bir hafta, bir ay, bir yıl önce verdiğimiz emirleri yerine getirmeyi sürdürür. Tek bildiği şey bize hizmet etmektir ve bunu iyi yapar. Bilinçaltı emirlerimizi değiştirinceye dek onları yerine getirmeyi sürdüren sadık bir hizmetkardır.


Onun bildiği ve uyguladığı aslında bizim kendimizle ilgili inançlarımızdır.


Şimdi bilinçaltımızı yeniden nasıl düzenleyeceğimizi eski olumsuz kalıpları yeni ve olumlu olanlarla nasıl değiştirebileceğimizi öğreneceğiz.


Bu da belirli bir teknikle sağlanabilir.

Kendini yönetme öğrenilmesi gereken bir sanattır.


Bilinçaltının olumsuz düşüncelerden temizleme olumlaması


"Bu hayatımın dönüm noktası.Geçmişteki tüm olumsuzlukları siliyorum, gelecek ise seçimimi yapmamı bekliyor.İşte bu anda yarınlarıma yön veriyorum.Geçmişte yaptığım tüm hatalar için kendimi bağışlıyorum.Geçmişi tüm olumsuzlukları unutarak yeni bir hayata başlıyorum.Kendim için yalnızca deneyimlemek istediğim şeyleri seçiyorum."

Seçtiklerim: {kendiniz seçin} (sağlık, zenginlik, bolluk, mutluluk, arkadaşlık, başarı, )

Bilinçaltı istediğiniz şeyi sunmak için gerekeni yapacaktır!


Jack Ensign Addington, %100 Düşünce Gücü

1 Ekim 2018 Pazartesi

Bilinçaltını anlamak...




Bilinçaltını anlamak için çalışma ilkelerini, bilinçaltı yasalarını ve bunları hazırlayan içsel dinamikleri bilmek gerekir.

Bilinçaltını bir bilgisayarın hard diski olarak düşünebiliriz. Ekranda görülenler sizin gerçeğiniz veya yaşantınızdır. Yani bilinçaltınızdaki olumlu, olumsuz inançlarınızın hayatımıza yansımalarıdır.
Nasıl bir bilgisayar programında direkt emir şeklinde komutlar veriliyor ise bilinçaltımız da komutlarımızı alır ve gerçekliğimize uyarlar.
Başaramayacağımıza inanıyorsak başaramayız. Değişeceğimize inanıyor isek değişiriz. Mali, malı şeklindeki ifadeler bilinçaltımızda mulaklık yaratır. Örneğin sigara içmemeliyim dedikçe sigara içmek isteriz. Çok yememeliyim dedikçe yemek isteriz. Size sakın kırmızı bir mercedes düşünmeyin veya şu an annenizi düşünmemelisiniz diyecek olursam her ikisi de akınıza gelecektir. Korkmayın diyecek olursam o ana kadar böyle bir duygu taşımasanız bile korkmaya başlarsınız. Bilinçaltımıza ne istediğimizden emin olarak, net ve şimdiki zaman üzerinden komutlar vermeliyiz. Geleceğe yönelik ifadeler istediklerimizin bir şekilde ötelenip, gerçekleşmesine engel olur.

“Aklınız neyi kabul edip inanıyorsa, onu gerçekleştirebilir” der Napoleon Hill.

Evren yasalarla yönetilir. Bilinçaltlarımız da tıpkı evren gibi yasalarla yönetilir. Bilinçaltımızın yasası inanç yasasıdır. Bilinçli aklınızın kavrayıp, bilinçaltınızın inandığı şeyler gerçekleşir. Böylesine büyük bir güce sahip olduğumuzun çoğu zaman farkında değilizdir.
Bilincimizin gücünü bir fikri kavramak için, bilinçaltımızın gücünü ise sonuca ulaşmak için kullanırız. Birçok kişi bunun tersini yapar. Bilinçlerini neticeye ulaşmak için kullanırlar, bu da genellikle stres ve endişe yaratır. Bu durum bilinç gücümüzle, bilinç altı gücümüzün kullanımındaki farktır. 

Bilinçaltımız mıknatıs gibidir. Kendi inançlarını yansıtan şeyleri çeker. 
Bilinçaltımızda belli bir inanç varsa, bilinçaltımız bu inanca uygun titreşimler yaratır ve bunu yansıtan veya buna uyan olayları ve insanları kendine çeker. Buna son dönemlerde adı çokça duyulan çekim yasası denmektedir. 
Yerçekimi yasasının varlığının kesin olması gibi çekim yasasının varlığı da kesindir. 
Eğer bilinçaltınız yaşamınızın zor geçeceğine inanırsa, gerçekten yaşamınız zor olacaktır. Karşılaşacağınız olaylar ve insanlar hayatımızı zorlaştıracaktır.
Eğer bilinçaltımız paranın zor kazanılacağına inanırsa, para zor kazanılır. Karşınıza çıkan fırsatlar para kazanmak için insan üstü çaba göstermeniz gerekenler olacaktır. Sizin gerçeğinizi yaratan inancın ne olduğuna siz karar veremezsiniz, bilinçaltınız verir.
İstemediğimiz bir durum karşısında bu durumu hazırlayan içsel sebepler ne olabilir ? Bu durum çoğu zaman bilinçaltı korkularımızın bir sonucudur.
Birçok insan kendini sık sık aynı senaryonun içinde bulur. Ne yaparlarsa yapsınlar aynı sorunlarla karşılaşırlar. Böyle bir durumda dışsal şartları değiştirmek yerine içimizdeki bilinçaltımızdaki engelleyici inançlarımızı değiştirmek, korkularımızla uyumlanıp, onların varlığını kabul edip, bu korku dinamiğinin ikincil çıkarlarına saygı duyup, kişiye daha fazla fayda sağlayan, olumsuzluk taşımayan, mutluluk, huzur ve sağlık veren sevgi enerjisine dönüştürmek gerekir. Bu şekilde bilinçaltımız yeniden programlanır. Bilinçaltı virüslerimizin farkına varıp olumlama çalışmaları ile temizlemeliyiz.

BİLİNÇALTI PROGRAMLAMA ARACI (ONAMALAR)

Bilinçaltımızı, yeniden programlamanın en temel yollarından biri onamadır (olumlama)
Onama; basitçe bilinçaltımıza yerleştirmek istediğimiz hedeflerimizi veya yeni inançlarımızı tekrarlama sürecidir. Bu süreç, söylem bilinçaltına yerleşinceye kadar devam etmelidir. Bazı onama yöntemleri;
• Kendi onamalarınızı yüksek sesle veya zihnen tekrarlamak,
• Onamalarımızı yazmak,
• Kayıt ettiğiniz kendinden telkin bantlarını dinlemek
• Olmak istediğiniz kişi gibi davranmak, (hayran olduğunuz bir kişi yerine kendinizi koymak ve onun gibi davranmak )
• Kitap ve makaleler okumak

Hayattan şikayet ettiğinizde bilinçaltımız şikayet ettiğiniz hayatı size vermek için talimatlarınızı sadakatle yerine getirir. Ne söylediğimize, özellikle ‘tekrar, tekrar’ söylediklerimize dikkat edelim.
Bilinçaltı virüs programınızı çalıştırmadığınızda dışarıdan gelen olumsuz telkinlerin etkisi altında kalabilirsiniz. Her gün arkadaşlarınızdan çok gülersek çok ağlayacağımızı, çocuğu olanın derdi olduğunu, paramız olunca düşmanlarımızın çok olacağını, hayatın zor olduğunu vs.. duyuyorsunuzdur. Devamlı dinleyince bilinçaltımız onun doğru olduğuna inanmaya başlar sonra da gerçekliğinizde onun doğru olduğunu görürsünüz.
Kendimize verebileceğimiz telkin örnekleri ; her gün, her şekilde daha iyi oluyorum, her şey bana kolay ve zahmetsizce geliyor, sevgi ile dolu, neşe saçan bir varlığım, keyif aldığım her şey şimdi burada, hayatımın patronu benim, ihtiyacım olan her şey zaten bende var, hepimiz için bolluk var, sonsuz zenginlikler şimdi hayatıma özgürce akıyor, daha çok verdikçe daha çok aldıkça daha mutlu hissediyorum,
Bu onamaları uyurken veya yataktan kalkmadan önce yazabilir, okuyabilir veya kaydedip dinleyebilirsiniz.

Onamada başarının anahtarı tekrardır. Bilinçaltımız kaslarımız gibidir. Onu istediğiniz şeylerle onamanız gerekir. Onamaları her gün yapmakta tembellik ederseniz, onu sizin yerinize başkaları yapacak, sonuçlar da her zaman sizin istediğiniz gibi olmayacaktır
Gandi derki “Söylediklerinize dikkat edin, düşünceleriniz olabilir. Düşüncelerinize dikkat edin, davranışlarınız olabilir. Davranışlarınıza dikkat edin, alışkanlıklarınız olabilir. Alışkanlıklarınıza dikkat edin kaderiniz olabilir.”

▪️Bilinçaltı mesajları yaşamlarımızda ciddi ve kalıcı değişiklikler yaratmak amacıyla kullanılabiliyor.

Beynin bu kısmı, bellekten vücut ısısına ve bilincinizin ana özelliklerini belirlemeye kadar her şeyi kontrol eder
Bilinçaltı mesaj oluşumuyla ilgili en ünlü deney, Dr. James Vicary tarafından yapılmıştır. Vicary, “Patlamış mısır istiyorum” ve “Daha çok kola iç” sözcüklerini, bir grup sinema izleyicisinin önünde yalnızca 100 milisaniye süreyle yakıp söndürmüştür. Bilinç eşiğinin altında olduğundan, aslında kimse mesajları “görmemiştir”; ama patlamış mısır satışları % 57,8, kola satışları ise % 18,1 artmıştır

ABD Hükümeti, çok geçmeden, reklamlarda bu güçlü öneri tekniğinin kullanımını yasaklamıştır. Ama, bir süre sonra, bu tekniğin harika bir kendi kendine yardım aracı olabileceği fark edilmiştir ve kitleler, birdenbire, kişisel gelişim komutlarını doğrudan bilinçaltına gönderme gücüne sahip olmuşlardır.
Yaşamınızda hemen şimdi yoğunlaşmak istediğiniz birkaç ana hedefi belirlemekle başlayın. Örneğin, daha hızlı öğrenmeyi ya da sigarayı bırakmayı isteyebilirsiniz. Bu hedefi, “Ben hızla öğrenirim” ya da “Sigarayı bırakmaya hazırım” gibi, basit, kısa ve olumlu bir onaylama cümlesi şeklinde yazın.
Şimdi, onaylama cümlenizi, beyaz bir kartonun üzerine açıkça ve kalın siyah keçe kalemle yazın. 
Üç ya da daha fazla kart hazırlayın. Her birinde ana temanıza odaklanan onaylama cümleleri olsun. Bunları bir elektrik feneriyle birlikte yatağınızın kenarında saklayın.

Sırada asosyal kısım var.
Zihninizin kabul etme kapasitesinin yüksek olduğu anı yakalayacağız; bilinçaltınıza girişi sağlayan kapının sonuna dek açık olduğu gece yarısında zihninizi uyandıracağız.
Çalar saatinizi sabah 3’e kurun. Sonra her zamanki gibi uyuyun. Zili duyar duymaz, alarmı kapatın ve neredeyse içgüdüsel bir şekilde, onaylama cümlelerinin bulunduğu kartonları ve elektrik fenerinizi alın. Oda zifiri karanlık olmalı.
Daha sonra, feneri her bir kartona doğru defalarca yakıp söndürün. Bunu yaparken, kartonlara bakın. Sözcükleri bilinçli olarak seçmeye çalışmayın. Bu bilinçaltı mesajlar, bilinçaltınız içindir.
İşiniz bitince, basitçe feneri söndürün; kartonları yere bırakın ve uyumaya devam edin. Uykuya dalmak, yalnızca iki dakikanızı alacaktır. Emin olun, derin ve huzurlu bir uyku uyuyacaksınız. Bu kadar
Biraz önce bilinçaltınıza bir dizi bilinçaltı mesaj gönderdiniz. Sırada heyecanlı bir şey var.
Pek çok kişi, bu tekniği birkaç gece kullandıktan sonra, hedeflerine ulaşmada yardımcı olan ya da kararlarını etkileyen, sorun çözücü rüyalar gördüklerini belirtmişlerdir. Yalnızca bir hafta sonra ve neredeyse tüm katılımcılar, ana hedeflerine doğru önemli bir adım attıklarını fark ederler. Öğrenim hızları ciddi oranda artar. Nikotin bağımlılıkları yarı yarıya azalır. Değişim, içten olmaktadır Bu, çok basit bir sistemdir; ama gayet güçlüdür ve ne yazık ki çok az kullanılır Garip bir şekilde, bu makaleyi okuyan çoğu insan, bu basit deneyi yapmayacaktır. Buna inanmazlar. İşe yaramayacağını düşünürler.
Ne var ki, Tiger Woods, Steven Spielberg, hatta ABD Hükümeti bile bilinçaltı mesajların gücünü bilmektedirler.
Bilmiyorsanız, belki de onlara yetişmenin zamanı gelmiştir.

Bradley Thompson